x

Hakkımızda

HAKKIMIZDA

DÜNYA TARİHİNDE KARAVANIN (GEZEN EVLERİN) MUCİDİ TÜRKLERDİR

Karavan dediğimiz gezen evlerin ilk mucidi tarihte atı ilk ehlileştiren millet olan Türklerdir. İskitler başta olmak üzere Hun dönemine ait Türk kurgan ve buluntuların da Türk Atlı araba kalıntıları bulunmuştur. Pazırık Türk-İskit kurganı bunlardan başlıca olanıdır.

Çin ve birçok tarihçinin yazılı kaynaklara göre İskit Türklerinin gezer keçe evlerde yaşadıkları Hipokratın yazılarında şu şekilde ifade edilmektedir: “İskitler; soğuk, yüksek, sulak, zengin çayırlıklı yerlerde yaşar. Bu iskitlere Nomas (Nomad: konargöçer) denir. Çünkü onların evleri yoktur ve arabalarda yaşarlar. Arabalarının en küçüğü 4 tekerli en büyüğü ise 6 tekerlekli olup içi keçe ile kaplıdır. Ev biçiminde yapılmıştır. Bazılarında tek oda; bazılarında ise 3 oda vardır. İki ya da üç öküzle çekilen arabaları yağmuru, karı ve rüzgârı geçirmez. Koyun, öküz ve atları onlara eşlik eder. Hayvanlarını besleyecek otlak buldukları sürece herhangi bir yerde diledikleri kadar kalabilirler, hayvan besini otlak bitince ise; başka yere göçerler.”

Pompeyli Trogus’un (M.Ö. 1.YY) tarihini aktaran Romalı tarihçi Justinus da İskitlerin keçe kaplı gezen evlerde yaşadıklarını konar-göçer hayvancılık yaptıklarını ifade eder.

Çin kaynaklarına göre atlı araba M.Ö. 2000 yılında Türkler tarafından kullanılmıştır. Ayrıca Türklerde ‘oturma arabası’ vardır. Bu araba Çin kaynaklarında ‘keçe arabası’ olarak geçmektedir. Bir Türk kabilesi olan Torbalarda da, ‘ilahi bir arabadan bahsedilmektedir. Buna göre bazı Türk kabilelerinde arabanın dini bir önemi olmalıdır.

Çin kaynaklarında geçen, ‘Hunlarda araba yapan ustalar yoktur, çünkü orada herkes araba yapabilir’ kaydı, arabanın Türklerde kullanıldığını göstermektedir. (Türk Ansiklopedisi 1949: 3/195)

Kaynaklara ve arkeolojik kalıntılara bakıldığında araba Hunların askeri ve günlük yaşamlarında çok önemli bir yer tutmaktadır. Hunlar arabayı günlük hayatta ve askeri amaçlı olarak da nakliye ve ulaşımda sıkça kullanmışlardır. (Jiang Yingliang 1990: 1/118)

M.S. 109 yılında Çin orduları Hunlara saldırdığında keçe çadırlar ve 1000’den fazla araba ele geçirilmiştir. Hun arabaları her ne kadar savaşta kullanılsa da, daha çok otlak bölgelere doğru göçerken bir ulaşım aracı olarak kullanılmıştır. Bu kayıtlar Hunların kesinlikle araba kullandıklarını göstermektedir. (Ban, 1992: XI/3562)

Uygurların kullandıkları yüksek tekerlekli arabalarından dolayı, Çinliler tarafından kendilerine “Kao-Che” (yüksek arabalılar) denilmiştir. Göç veya savaş sırasında bu arabalarına çok güvenmişler ve barış zamanında da bu arabalarını ev olarak kullanmışlardır. (İzgi 1989: 14; Ögel 1988: 6/38, 174)

Kao-ch’e’lar, Doğu Türkistan’daki Tanrı Dağları ile Altay Dağları gibi önemli bölgelerde yaşıyorlardı. Dolayısıyla, bu bölge sınırları içinde yer alan kaya resimlerinde mutlaka kendilerine ait araba ile ilgili izler bırakmışlardır. Çinli arkeologlar ve tarihçiler Tanrı Dağlarının güneyi ile kuzeyi, İç Moğolistan ve Ningxia eyaletlerinde çok sayıda araba ile ilgili kaya resimleri bulmuşlardır.

Doğu Türkistan, İç Moğolistan’daki Yinshan Dağları, Ningxia’daki Helan Dağları, Moğolistan Cumhuriyeti’ndeki Hangai Dağları, Altay Dağları ve Kazakistan Cumhuriyeti sınırlarında arabalarla ilgili kaya resimleri bulunmuştur. Fakat bunlar Kao-ch’e’ların yaptığı arabalardan farklıdır. Çinli tarihçi Sui Beihai, bu tür arabaların Hun tarzı olduğuna inanmaktadır. Ayrıca Doğu Türkistan’ın birçok yerinde bulunan atların çektiği arabaları tasvir eden kaya resimlerinin belli başlıları Hun tarzındadır.

Orta Asya’da eskiden beri kullanılmakta olan iki türlü arabanın bulunduğu bilinmektedir. Biri, sürücünün arkaya oturup dizginle idare ettiği Hârizm ve Kaşgar arabası, diğeri ise sürücünün at üzerine binip kısa gem ile idare ettiği Türkistan ve Hokand arabasıdır.

Ayrıca önemli bir konu da araba kelimesinin Türkçe’den diğer dillere geçmiş olmasıdır. Mesela, Ruslar “arba” demişlerdir. (Azerbaycan-Sovyet Ansk. 1976: 378)

Destanda arabanın icadı ile ilgili şu bilgilere ulaşılmaktadır: “Çürçet Kağanla yapılan savaşta o kadar fazla ganimet ele geçirilir ki, onları taşımak için at, katır ve öküz az gelir. Bunun üzerine Oğuz’un askerleri arasında bulunan tecrübeli ve akıllı bir er, Barmaklığ Çosun Billig bir araba yapar. Cansız ganimetleri arabaya koyarlar. Ön tarafa canlı ganimetleri koyarlar. Böylece ele geçirilen canlı ve cansız ganimet taşınmış olur. Oğuz bu arabayı icat eden ere de iltifat eder, bey yapar ve ‘Kangaluğ’ (Kağnılı) adını verir. (Kaplan 1979: 36-37)

“Kazak” kavramının “kay” ve “sak” kabilelerinin birleşik adı “kay-sak” (kazak) olduğu ve bu ad ile tarih sahnesine çıktıkları ileri sürülmektedir. Aslında, “Kazak” sözünün etimolojisi de tartışmalıdır. “Kendi başına buyruk hareket eden, yiğit, cesur, bekar” anlamlarına gelen “Kazak” kavramının tarihte ne zamandan itibaren kullanıldığı da kesin olarak bilinmemektedir.

Kazakların kökeni, gerçekte, Sakalar, Hunlar ve Göktürkler ’den başlamaktadır. Böylece Kazak kavminin en eski zamanlarda yaşamış olan Türk kavimlerinden olduğu ilmi bir hakikat olarak ortaya çıkmaktadır.

M.Ö. I. bin yılın başlangıcında, Kazakistan ve Orta Asya dahil olmak üzere Avrasya’nın büyük bir bölümünde etnik ve ırki etnik gelişmeler yaşandı. Birçok etkenlerle yeni bir etno kültürel evre oluştu. Sonuçta, bölge kabilelerinin eski kültürel ve tarihi varlığının temelleri köklü değişikliğe uğradı da proto Türk etno kültürel toplumuna geçiş süreci tamamlandı. Bundan sonraki dönemde göçebe kabilelerin batıya doğru bölgesel göçleri meydana geldi ve Kazakistan topraklarında çeşitli Türk lehçelerini konuşan “Göçebe Federasyonları” kuruldu. Moğol saldırıları sebebiyle İdil-Altay arasındaki bölgeye (Kazakistan) göçüp yerleşen Kazak kabileleri, burada, Türk, Sibir ve Moğol asıllı kavimlerle de karışarak “Kazak Halkı’nı oluşturdular.

Bu birleşik halkların göçü genel olarak at arabaları ile gerçekleşti ve onlara At Arabası Binicileri anlamına da genel olarak QAZAQ denildi. Kışında bu şekilde kullanılan araçlara kızak denildi ve üstü keçeyle kapalı köpeklerin çektiği günümüzde de kullandığımız kızaklara benzemekteydi.

Firmamızın isim arayışını kısaca özetleyen bu metin, göçebelik ve bunun araçlarının icadının Türk kökenli olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle firmamız geçmişin izlerini takip edip günümüz karavancılarının ataları olan QAZAQ ların ismini almıştır. Firmamız bu miras bilinciyle 2020 yılında kurulmuştur.